2 Aralık 2012 Pazar

EGO(Erken Gelen Oturur)


   Eğer bir gün yolunuz olur da Ankara'ya düşerse eminim bu makinalardan birini görme ihtimaliniz oldukça yüksektir.Ankara'nın İETT'si diye tabir edebileceğim EGO herhalde elektronik sistemi gereğinden fazla gereksiz görmüş olacakki bu makinaları tercih etmiş ve Ankaralılara adeta sürpriz yapmış.Bu etapta size ilk olarak EGO dediğimiz şeyin de "nasıl olurda ulaşım hizmetinin kısaltması olur" diyenler için ufak bir açıklama yapmam gerektiğini farkettim.Zira bende yaklalık 3-4 günlük kafa patlamamın ardından memleketimin güzide sözlük gruplarından yararlandım ve okurlarım için bu şirketin açılımını buldum.
   Başlıkta da görüldüğü üzere EGO=Erken Gelen Oturur sözcüklerinin birleşiminden oluşmakta olup, durağa ilk önce kimin geleceği ile alakadar olan bir ulaştırma anlayışı içindedir.Buradan Uludağ Sözlük ekibine ve okurlarına ayriyetten selam eder saygılar dilerim EGO'yu onlar sayesinde öğrendim.İşin şakası bir yana cidden yine aynı sözlükte edindiğim ciddi bilgi ile " EGO : Elektrik Gaz ve Otobüs " şeklindeki bir açılıma sahip olduğunu öğrendim.Sizin anlayacağınız bizim gibi BEDAŞ, İGDAŞ, İETT olarak uğraşmamışlar tek bir şirket kurulmuş ve tüm sorumluluk üstlenilmiş.

   Kimdir bu EGO ne kadar ulaşım hizmeti verir?

Gözlemlediğim odur ki metro, otobüs ve ankaray olarak hizmet vermektedir ve benim gezemediğim yerlerde belki de teleferik hizmeti de vardır ama yine de sorarım size Ankara gibi aracınızın nerdeyse hiç bir yerden çekilmediği yerde otobüs duraklarının minibüs durakları ile beraber kullanıldığı ve nedense manevra sahası olarak ayrılmış bölgede araçların park halinde olup otobüslerin kazasız, belasız nasıl manevra yaptığını merak ettiniz mi ? Açıkcası ben ettim ama bilimsel yönden bunu açıklayamadım adeta bu ruhani bilgeliklerinden ötürü o bölgenin şoförlerine saygı duyabilmekle yetindim.Sonuçta adres sorulduğunda adres tarif etmekten sıkılan ve insana zar zor cevap verilen bir memlekette takdir edilebilecek en güzel şeydi bu.

   Öğrenciler nasıl ulaşım yapar burda, indirimli akbil nerde, aktarma yok mu ?

Bu soruları sormadan edemezsiniz çünkü ordaki sistemi bir iki fotoğrafla sizlere özetleyeceğim.Herşeyden önce elbette aktarma var ama beşlik diye tabir edilen ulaşım kartına sahipseniz.Unutmadan İstanbul'dan daha pahalı bir ulaşımları var söylemeden de geçemeyeceğim.


   İşte dostlar oradaki akbil sistemi böyle birşey bizim turist olduğumuzu anlayan memur amca bizden paso göstermemizi istemedi üniversite kimliğimiz onun için yeterliydi.Ama öğrendikki otobüse binmiş olsaydık sadece elimizdeki bu kart yetersizmiş.Aynı anda paso göstermemiz de gerekirmiş.Zaten garip bir sistemdi açıkcası önce bankamatiğe kart sokar gibi sokuyorsunuz sonra içerideki mekanik ve elektronik sistem kartı yeniden yazıp size veriyor.Hemde kalan TL miktarı da üstünde.Aman Ya Rabb bu ne sistem dedik arkadaş grubu olarak.
   Metroyu görene kadar anlattığım tepkiyi verdik ama bir anda önümüzde raylı sistem üzerinde bir bakır kaplama sandık geldi.Meğer metro öyleymiş ama yine de bizim için şaşırtıcıydı.Bir de nedense mühendislerin özellikle düşündüğü ve uyguladıkları bir tasarımla içiçeydik.İşin sloganı şöyleydi:"Ne kadar az oturak o kadar çok yolcu" ciddi olarak yaşıyorsunuz bu hissi kesinlike içine binip etrafınıza uzun uzun bakın.


   Bence imrendiniz.Aldınmayın fotoğrafa içi olağanüstü geniş ve asla yanyana düz oturaklar tercih edilmemiş dikkatle bilginize sunarım.Çok hızlı olduğunu söyleyemesemde sanırım Sirkeci ve Haydarpaşa'dan hareket eden trenlerimizle kafa kafaya gidebilecek kalitedeler.Sonuçta Samsun'da okuyan ve yaşayanlar bilir yokuş çıkamayan 20 km/h hızı aşamayan bir tramvay sistemi var.Gelgelelim bu metro kimi zaman gün yüzüne de çıkıyor.Bazı arkadaşlarım bunu komik buldu, bazısı yadırgadı ama sanırım Aksaray-Atatürk Hava Limanı metrosunu pek kullanmamışlar.Bizim metromuzda yeryer güneş ışığı hasretimizi gidermektedir.Herşeyden önce bu metronun Ulus çıkışlarından biri Gençlik Parkı'na çıkar ve orda Gençlik Merkezi ile karşılaşırız.Özellikle turist olan ve tuvalet ihtiyacını her yerde gideremeyen arkadaşlara duyurulur.İçeride kibar bir güvenlik görevlisi var ve üyelerin girebildiği özel hijyenik tuvaleti kullanmanıza izin vermektedir.Kesinlikle oraya uğrayın ve günü birlik gezilerinizi kendinize zehir etmeyin.
   Hatta benden size söylemesi eğer yanınızda müzelere harcayacak paranız varsa ufak bir yokuş çıkarak I.TBMM'nin içini gezebilirsiniz.Sonuçta giriş 7TL olarak belirlenmiş olup bir neslin tarihini diğer bir nesile gösterirken para kazanmak isteyen sisteme yardımcı olmuş olursunuz.
   Peki bu kadar anlattım da bu sandık şeklindeki bakır kaplama tren neye benziyor.Bu kadar aşağıladıktan sonra kafanızda nasıl birşey canlandı az çok tahmin etmekteyim ama kendinizi çok yormayın çünkü bunu da es geçemedim.Sonuçta hergün insanların bindiği belkide milyonlarca kişinin işini kolaylaştıran ama yine de kendimi eleştirmekten alamadığım metronun şekli şemali şöyledir :


   Hep eksiklerini gediklerini bulduk bu EGO'nun.Hiç mi faydası yoktur insanlara?

Yiğidi öldür hakkını yeme derler ya.Gezinirken dikkatimi çeken en önemli şeylerden biri otobüsler pek kalabalık değildi ve trafik İstanbul'a göre o kadar rahat ve akıcıydıki buna imrenip buralarda iş kurmak lazım diyen arkadaşlarımız oldu.Ayrıca tenekeden saydığımız metronun iç hacmi gayet geniş tutulmuş olup tıkış tıkış gittiğimiz bir an yaşamadık.Tabi dikkat çekilmesi gereken başka noktada adeta İETT metroları gibi sık sık geldiler ve hatta sanki daha az dakikada daha çok taşıt geldi diyebilirim.

   Peki herşey tamamda şu paso ve kart gösterme nedir ?

Açıkcası enteresan bir şekilde şoföre hesap vermek gibi hissettiren bir duygu ama yine de eski zamanları yad ettim.Sonuçta ortaokul sıralarında dershane yollarındayken şoförler pasomu göstermeden indirimli bilet atmama acayip kızarlardı ama el kadar bebe paso taşımasa da öğrenci olmasa da nasıl bir sorumluluk duygusu o çocuktan tam bilet parası ödemesini beklerki ? Sonuçta özel halk otobüsü değilsin abi çoğumuzun babası gibi devlet maaşına tamah eden ve hepimiz gibi öğrenci çocuklara sahip insansın.Keşke biraz empati kurabilseydin o yıllarda da bizlerde senin arkadandan sinir küpü olup her tanıdığın insana sövmeseydik.


   İşte bu uygulamayı yapmak zorundasınız asla bir akbiliniz olmadıki sizin.Herhalde buradan yalnızca şu sonuca varılabilir.Umarım akbil ile Türkiye turu dedikleri proje gerçekleşir de gönül rahatlıyla hesap vermeden kazıklanarak Türkiye'yi dolaşırız.
   Sevgili okurlar akbilsiz insanın halinden akbilsiz insan anlar.


   Bunu çizen aklı tebrik eder emeğine sağlık derim arkadaş.Bir İstanbullunun içindeki öfkeyi intikamı bu kadar iyi anlatan başka nasıl bir karikatür olabilirki.Hepinize elveda demeden önce ve bu yazıyı tamamlamadan önce Ankara'daki kliması çalışmayan ve yazın insanlara sauna etkisi yaratan gurur verici teknolojik ama bir o kadar da hantal ve motor sesiyle Ankara'nın bulanık renkteki havasının yanına +1 lanet ettiren gürültüyü ekleyen otobüslere teşekkürü bir borç bilirim.Umarım bir gün gelir ve sizlerde yeni mercedes otobüslerinizle gurur duyar ve biz metrobüs tutkunları gibi bir otobüsün 1 hafta içerisinde motorundan dingiline nasıl zarar verileceğini ve nasıl istifleneceğimizi öğrenirsiniz.


"Hepinize saygıyla selam eder yazımı okurken öldürdüğünüz zamanınız için af diler ve yüzünüzde tebessüme yol açmış olmayı dilerim."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder